Baskının toplumsal formu tarihte farklı metotları ortaya çıkarmıştır. Irk ayrımı, dini yapı, değerler çatışması… Ancak geçmişe baktığımızda gözlemlediğimiz, değişime karşı büyük bir direnç ve akılcı bakış açısının ötekileştirmesi oldukça kullanışlı bir otorite enstrümanı olmasıdır. Bir gruba dahil olmanın gücü ile kişisel çıkarlar doğrultusunda yapılan eylemler, toplumsal değerlere zıt olmadığı sürece makul görülmüş hatta onaylanmıştır.
Arthur Miller’ın “Cadı Kazanı” oyunu McCarthy döneminin siyasi bir eleştirisi olsa da günümüzde bu dönem benzerlik gösteren pek çok yapı ve olay ile karşı karşıyayız. Toplumsal bir akıl tutulması gibi gözüken asılda arka planda bir toplum tasarımı hedefleyen bu tür yöntem ve yönetimlerin amacı farklı olanı ortadan kaldırmaktır. Toplum bir noktada bu sistemi ve felsefeyi benimser ve bağlı olduğu dogmatik inanç ve düşünce ile kendi yargılamasını yapar.
Çağdaş insan daha özgür düşünce içinde hareket etmeyi benimsemesine karşın toplumsal baskının ortadan kalktığı ya da arttığı koşullarda güdüsel davranışlar kontrolsüz biçimde ortaya çıkacaktır.
“Cadı Kazanı” oyunu, ilkel vahşetin medeni bir manifestosudur.