Geleceğimizi düşünmek insanlık tarihinin başlangıcından bu yana hep heyecan verici olmuştur. Hayatta kendimizle ilgili, kendimizin bile bilmediği en büyük sırdır çünkü.
Gelecek fikrinin bu kadar merak edilmesinin en büyük sebebi tabii ki de bilinemiyor olmasındandır. Ancak bilinmiyor olması kestirilemediği anlamına gelmez. Hepimiz, bu belirsizliği bertaraf etmek için çeşitli varsayımlarda bulunuruz. Bu sayede geleceği az da olsa bilinebilir kılıp kendimizi olacaklara hazırlarız. Karanlıkta bir mum yakmak gibi… Ama mumun bize gösterdiklerinden her zaman memnun kalır mıyız acaba?
Bir dükkana girdiğinizi hayal edin. Size, sizinle ilgili en büyük sırrı açıklayacak bir dükkan… Bu sır, avuçlarınızın ortasında… Ona gözünüz kadar yakınsınız ancak öğrendiğiniz anda hiçbir şey bildiğiniz gibi olmayacak. Ya da her şey bildiğiniz gibi mi olacak demeliyim? Bunun kararını birlikte vermeyi tercih ederim.
Kendi sırrınızı, kendinizle bile paylaşıp paylaşmayacağınızı öğreneceğiniz bir fikir yolculuğuna çıkıyoruz. Bu yolculukta biraz nöronları çarpıştırıyoruz, biraz kendimizi keşfediyoruz ve hayatın içindeki baktığımız ama görmediğimiz kavramlarla hasbihal ediyoruz. Oyun ve doğaçlama tekniklerini kullanarak fikir tartışmamızı derinleştiriyor, zihnimizdeki kilitli kapıları aralıyoruz.
‘Gelecek’ misiniz?
Bence ‘geleceksiniz.’
Tezgâhtar: Ece Kanber